If you dare communicate with me! — Üzüm yemek mi istersiniz yoksa bağcıyı dövmek mi?

Do you believe in your communication style? Before answering to this question, first you should be aware of your communication style. Therefore, in this blog post, I would like to make you familiar with what the “communication” is exactly and  the different types of communication styles in general. Assuming that you are mostly speaking in Turkish even if you work at global company, it will be more meaningful and beneficial to discuss this topic in Turkish :).

İletişim çağında iletişimsizlik… Sizce de çok büyük bir ironi değil mi? İnsanlarla iletişim kurmak için geçmişe göre daha çok kanal varken herkes iletişim kopukluğundan, karşı tarafın kendisini anlamadığından şikayet ediyor. Ama kimse iğneyi kendine batırmıyor. Acaba ben nerede hata yapıyorum demiyor, hatta acaba ben hatalı mıyım diye sorgulamak bile aklına gelmiyor çoğu zaman. Çünkü suçu başkasına atfederek işin kolayına kaçmak DNA’larımızda var.

Bu iletişimsizlik sorunu bir de iş hayatına taşındı mı durum daha vahim olabiliyor. Haydi bakalım “Çık işin işinden çıkabilirsen!”. İnsanları iş değişikliğine götüren en büyük nedenlerden biri -daha fazla para kazanma isteği, artık doyum noktasına ulaşma ve öğrenmenin bittiğini düşünme ya da daha iyi bir pozisyona geçme arzusu gibi nedenleri bir kenara bırakacak olursak- yöneticileri ile ya da takım arkadaşları ile yaşadıkları sorunlardır. Bu sorunların altında yatan nedenlere odaklandığımız zaman gün yüzüne çıkan gerçek ise “iletişimsizlik”.

Hayatımızın iş olduğu modern dünyada, “iş ortamında huzuru yakalayabilmek” mutluluğa giden yoldaki mihenk taşlarından biri oluveriyor. Bunu yakalayabilenlere tekrar şanslı azınlıkta olduklarını hatırlatmak istiyorum. Öte yandan bu durumu henüz yakalayamadığını düşünüp bundan sadece şikâyetçi olanlara, hatta “kıyısından köşesinden bile bize rastlamadı!” diye serzenişlerde bulunanlara şu aşamada kulak kesilmiyorum; ama sizler belki kendi iç seslerinize kulak verebilirsiniz.

İç seslerimizin algoritması: 

İÇ SESLERİMİZİN ALGORİTMASI

“Değişim insanın kendisinde başlar”. Belki çok klişe olacak ama çok doğru değil mi? Siz de bu sözü her duyduğunuzda, benim gibi, kendi iç dünyanızda yolculuğa çıkma hissi ve kendinizi daha yakından tanıma arzusu ile dolmuyor musunuz? Bugün bu değişimdeki yolculuğa gelin hep birlikte iletişim konusundaki tutumumuzu ve davranışlarımızı sorgulayarak başlayalım.

İletişim çok basit olarak şu şekilde ifade edilebilir:

iletişim_basit_1

Aslında iletişim teoride bu kadar yalın ve öz anlatılmasına karşın uygulamada o kadar da kolay değildir. Şu ana kadar deneyimlediğiniz gibi iletişim süreci daha karmaşık bir süreçtir. Hepimiz toplum içinde, çalıştığımız iş yerinde kendimize ait bir yer edinmek için temel iletişim becerilerine ihtiyaç duyuyoruz. Çevremizdekilerle iletişim kurma tarzımız direkt olarak kişiliğimizle bağlantılıdır. Onların bizi algılaması ise her kişiye özel paradigmalar ile şekillenir.

iletişim basit_2

İletişim kurarken insanların kişilikleri de işin içine girdiği için ipler düğümlenmeye başlıyor. Biraz iletişim çeşitlerinden bahsetmek, kendi iletişim tarzımızı anlamak için oldukça yararlı olacaktır. İletişim çeşitleri temel üç ana başlıkta toplanır:

  • Pasif/Çekingen (Passive)
  • Atılgan (Assertive)
  • Saldırgan/Agresif (Agresive)

Gelin hep birlikte bu başlıkların altını dolduralım ve kendimizi daha iyi tanıyalım. Ben bu başlıklar altında size bazı sorular sormak istiyorum.

I. Pasif (Çekingen) İletişim

Konuşurken sürekli aşağıya mı bakıyorsunuz? Avuç içlerinizin terlediğini, zaman zaman dudaklarınızı ısırdığınızı, kollarınızı bağladığınızı veya kambur durup ezilip büzüldüğünüzü hissetiğiniz anlar oldu mu?

Yukarıdaki soruların yanıtı “evet” ise karşımızdaki kişiyle pasif iletişim kuruyoruz demektir. Ve aklımızdan geçen düşünce aslında “sen benden daha önemlisin” düşüncesidir. Özellikle yöneticilerimizle iletişimlerimizde bu düşünceyi üzerimizden atamadığımız için maalesef  iş ortamında özellikle pasif iletişim kuruyoruz. Bu iletişim çeşidi bize stres, kaygı olarak geri dönüyor ve ne yazıkki başkaları tarafından sömürüye açık oluyoruz.

II. Atılgan İletişim

Konuşurken kendinizden emin, kararlı ve sakin bir ses tonuyla mı konuşuyorsunuz? Konuşmanızdaki akıcılığı, içtenliği ve güveni hissediyor musunuz? Karşınızdaki kişiyi suçlamadan yapıcı eleştirilerde bulunabiliyor musunuz? İşbirliği yapmaya yönelik ifadeleri sıklıkla kullanıyor musunuz?

Bütün bu sorulara içtenlikle “evet” diyebiliyorsak “biz olmuşuz” demektir :). Buradaki düşünce yapımız en sağlıklı olanıdır. Karşımızdaki kişiye vermek istediğimiz mesaj şudur: “İkimizin de kendimizce haklı bakış açıları var. İkisini de hesaba katarak ortak bir çözüm yolu bulalım.” Bu iletişim tarzını benimsediğimiz ve içselleştirdiğimiz zaman isteklerimizin ve hedeflerimizin gerçekleşme şansının daha da arttığını, kendi haklarımızı koruma kaygısı yaşamadığımız için başkaları tarafından daha çok dikkate alınıp önemsendiğimizi gözlemleyeceğiz. Mutlu bir iş ortamına sahip olmak istiyorsak bir an önce aksiyon alıp atılgan olmayı öğrenmeliyiz.

III. Saldırgan (Agresif İletişim)  

Kendi haklarınızı savunmak isterken karşınızdakinin duygu ve düşüncelerini, haklarını ezip geçiyor musunuz? Sürekli karşı tarafı suçlayıcı ve sesinizi yükselterek mi konuşuyorsunuz? Zaman zaman kibirli ifadeler kullanıp, karşı tarafı küçümsüyor musunuz?

Eğer bu soruların yanıtı “evet” ise maalesef iletişim kurarken saldırganız demektir. Burada karşı tarafa vermek istediğimiz mesaj: “Ben senden daha önemliyim.” Belki şu anda yöneticilerinizin size karşı tam da böyle bir tutumu olduğunu düşünüyor olabilirsiniz.

İletişim kurmak bir güç gösterisi değildir; bir savaş hiç değildir. Literatürde “agresif ve pasif iletişim” iletişim çeşitlerinin içinde geçiyor olsa da burada iletişim yoktur. Ya pasif ya da agresif olduğumuz zamanlarda aslında karşımızdaki kişiyle “iletişemiyoruz” demektir. Bu nedenle iletişim sadece “atılgan” olmaktan; “iletişememe” ise saldırgan veya pasif olmaktan oluşur.

Daha mutlu iş ortamları, daha mutlu ilişkiler ve hayatlar için gelin hep birlikte “atılgan” olalım. Kendi haklarımızın, beklentilerimizin ve isteklerimizin farkında olalım. Peki “Atılganlık Anayasası” nın maddeleri nelerdir diye soruyorsanız; aşağıya bir göz atın derim.

ATILGANLIK ANAYASASI

Haklarımıza sahip çıkabildiğimiz nice yarınlara!

One thought on “If you dare communicate with me! — Üzüm yemek mi istersiniz yoksa bağcıyı dövmek mi?

  1. Emel Meriç on

    Çok güzel ve bilgilendirici bir yazı, elinize , bilginize sağlık!

Leave a Reply