Hey team spirit, knock the door if you are here! — Eyy takım ruhu, geldiysen bir işaret ver!

sHR. Note: We are pleased to announce that our new article about the importance of “being a team” written by sHR. family’s newcomer intern Sinan Reis is ready to be read and shared. Sinan Reis said that ” At sHR, I experienced  not only to “become a team member” but also to “become a one as a team” to pursue achieving our mission; therefore, I decided to write about the importance of teamwork in my second article. He explained his feeling and thought sincerely and quite well in this article. “Need we say more? We think we don’t. Hoping that you will enjoy the article.

Thanks Sinan!

sHR. Notu: sHR. ailesine yeni katılan stajyerimiz Sinan Reis‘ in başarıya giden yolda “takım olmanın, olabilmenin” önemi ile ilgili ikinci yazısı ile sizlerin huzurundayız. sHR. ailesi içinde bir bütün olmayı, birlikte hareket etmeyi, kısacası, bir olmayı” deneyimleyediğini belirten Sinan Reis, ikinci yazısının “takım çalışması” ile ilgili olması gerektiğini düşünerek duygu ve düşünceleri en güzel ve içten bir şekilde bu yazısında kaleme almıştır. Fazla söze gerek olmadığını düşünerek hepinize keyifli okumalar dileriz.

Yüreğine, kalemine sağlık Sinan!


takım çalışması 3Elinizi bu taşın altına koyabilecek misiniz, Ali Bey?” diye sormuşlardı mülakatta. Gerçekten de koyabilecek miydi, emin değildi. Önemli bir firmadan satış departmanı müdürlüğü teklifi almıştı. Bu işe aslında başvurmamıştı, bizzat kendileri onu bulmuştu. Mülakatta üzerinde durulan özelliği ekipleri iyi organize edip liderlik edebilmesiydi. Yaşadığı tereddüt de buradan kaynaklanıyordu. Firmanın elinde yetenekli ve kariyerli elemanlardan oluşan bir ekip vardı. Sorun şu ki, bu ekip bir türlü beklenen verimi sağlayamıyordu. Kimisinin yüksek egoları, kimisinin önyargıları, kimisinin ise uyumsuzluğu yüzünden ekip olmayı başaramamışlardı. Eski satış departmanı müdürü, bu yetenekli ama bir o kadar zor çalışanlardan kurulu ekibi, sözüm ona, dizginleyememiş ve sonunda kendi pes etmişti. Ali Bey, yaşadığı bu anlaşılabilir tereddütün ardından kendinden emin bir şekilde “Evet!” diye yanıt verdi “Yapabilirim.”

7 kişilik ekibiyle tanışmak için ofise geldiğinde beklediğinden de vahim bir tabloyla karşılaşmıştı. Gruplaşmaların olduğu, hatta içlerinden bazılarının birbirlerine orada yokmuş gibi davrandığı, paramparça bir ekip vardı karşısında. Yapacağı çok iş vardı.

Öncelikle ekibin çalışanlarıyla birebir görüşmeye karar verdi. Böylece hem karakter analizi yapma şansına sahip olacak, hem de kimin kimle anlaşmazlık yaşadığını anlamış olacaktı. 2 gün içinde görüşmeleri tamamladı. Sahiden de hırslı ve yetenekliydi hepsi. Fakat insan ilişkileri pek de kuvvetli değildi. Bireysel yeteneklerini bir ekibin başarısına, “takım olarak” monte etmeleri gerekiyordu. Bu ortamı yaratmak için de doğru adımları atmak Ali Bey’e düşüyordu.

Yaptığı analizler sonucunda ofisteki oturma planının da birbiriyle anlaşanların yan yana olacağı şekilde ayarlandığını fark etti. Ofiste yaptığı ilk değişiklik de bununla ilgili oldu. Oturma planını kendi belirledi ve birbiriyle ilişkisi zayıf olanları yan yana gelecek şekilde oturttu. Çalışanlar bu duruma homurdanarak tepki gösterse de yeni plana uydu.

Bunun üzerine çalışanlarına küçük bir görev verdi. Herkes yanındakine hafta sonu ne yaptığını anlatacaktı. Yüzlerindeki isteksiz ifadeyi görebiliyordu ama birbirleriyle olan ilişkilerini güçlendirmek adına bu aktivite önemliydi. Ali Bey, sorunun büyük olduğunu fark etmiş, derinine iniyordu. Takım olmak için ekip içi iletişimin güçlü olması gerekliliğini çok iyi biliyordu.

Aradan bir hafta geçmişti. Çalışanlarda belki de ilk kez ekip olma farkındalığının emareleri gözüküyordu. Ali Bey de ofiste olumlu anlamda bir kıpırdanma fark ediyordutakım çalışması 4 ama ona göre hala yapılacak iş vardı. Şimdiki hedefi, bu ekip içi iletişimdeki gelişmeyi işe de yansıtmaktı. Yine birbirleriyle anlaşamayan, iletişimlerini yetersiz bulduğu kişileri bir araya getirip küçük gruplar oluşturdu ve bu gruplara gün sonuna kadar yapmaları gereken görevler verdi. Böylece zaman baskısı da yaratmıştı.  Çalışanlar, görevi tamamlamak için o zamana kadar yaşadıkları anlaşmazlıkları bir kenara koyup belli bir amaç uğruna beraber hareket etmeliydi. Ali Bey, tüm gruplarla tek tek ilgileniyor, çıkmaza girdiklerinde veya herhangi bir çatışma yaşadıklarında, birbirlerini anlamalarını sağlamak için çözümler üretiyordu. Bu uygulama yaklaşık bir ay boyunca, haftada 2 kez olmak üzere sürdü.

1 ay sonunda Ali Bey, karşısında “nispeten” takım olmayı başarmış bir grup görüyordu. Nispeten diyordu çünkü içlerinden ikisinin bu uygulamalara beklenen yanıtı verdiği söylenemezdi. Bu kişiler Arda ile Selin’di. İkisinin de bu durumda olmasının sebebi başkaydı. Arda’nın sosyal ilişkileri pek kuvvetli değildi ve ekipte olan bitenin dışında kalıyordu. Kendine güveni olduğu söylenemezdi. Selin ise Arda’nın tam tersiydi. Kendisini takımın üstünde görüyor ve genellikle onları küçümsüyordu. Ali Bey, bu iki yetenekli ama diğerleri tarafından “uyumsuz” damgası vurulan kişileri takıma kazandırmak için ayrı ayrı çözümler üretmeliydi.

Öncelikle, lider olarak Selin’i yetkilendirdiği bir görev hazırladı. Kendisine, bu şekilde davrandığı müddetçe başarıyı yakalamasının veya başarıda bir pay sahibi olmasının zor olduğunu ona bir deneyim yaşatarak göstermek istiyordu. Selin, ilk başta bu durumdan oldukça memnun oldu. Fakat “uyumsuzluk sebepleri” olarak gözüken özelliklerinden dolayı liderlik ettiği grubu hep negatif etkiledi; onları işin yerine getirilmesi için motive edeceğine, küçümseyip kendilerine anlayışsız davranarak verimsiz bir ortam oluşturdu. Nitekim ekibin yaptığı iş başarısızlıkla sonuçlandı. Bu görevin hemen ardından Ali Bey, hayal kırıklığına uğrayan ve hala diğer çalışanları suçlayan Selin ile; yaptığı hatalara yönelik, takım uyumunu ve belli bir amacın peşinde koşmayı vurguladığı bir geri besleme görüşmesi yaptı. Selin, bir kez daha liderlik görevini aldığında, bu kez Ali Bey’ in karşısına verimli ve başarılı bir şekilde sonuçlanmış bir çıktı gelmişti. Selin artık ekibin içindeydi.

Ali Bey, Arda içinse daha farklı bir yol izledi. Diğer tüm çalışanlara Arda’yı dışlamamaları gerektiğine dair uyarılarda bulundu. Kendisiyle özel olarak ilgilendi. Hatta Arda’nın gelmesini zorunlu tuttuğu PlayStation turnuvası veya maça gitme gibi sosyal aktiviteler düzenledi. Amacı, Arda’nın içindeki kabuğu kırmasıydı. Bu, her ne kadar zor olsa da, zamanla gerçekleşti. Arda, çalışma arkadaşlarının ona içini açtıklarına inandıkça o da açıldı; günbegün ekibe entegre oldu, motivasyonu arttı; daha yaratıcı bir çalışan oldu.

takım çalışmasıSonunda olmuştu. Bir olmuşlardı. Bu yolda “bir olma“larının gerektiğini anlamışlardı. Ali Bey, ofisteki bu havayı gördüğü gün hemen bir yemek programı ayarlamıştı. Hem bunu kutlamak istiyordu hem de ekip içi paylaşımı arttırmak istiyordu. Çünkü paylaşımı sürdürdükleri müddetçe bir amacın peşinde “tek vücut halinde koşabilirlerdi.” Ekip olarak haftanın son iş gününde yemeğe gideceklerdi. Katılım zorunluydu. Ali Bey, bu yemekte çokça zamandır yapmayı düşündüğü konuşmayı yapacaktı.

Kahkahanın eksik olmadığı, herkesin birbiriyle iletişim halinde olduğu ve işteki komik anları birbirine anlattığı bir akşam yemeği oluyordu. Ali Bey’in yüzündeki tebessüm birçok şeyi ifade ediyordu. Hayalinde yarattığı tabloyu, gecesine gündüzüne katarak gerçeğe dönüştüren bir ressamın yüzündeki gurur ve mutluluğun aynısıydı.

Sözlerine “Bu duruma geleceğimizi biliyordum” diyerek başladı. “Zor olacaktı ama bir gün olacaktı. Yetenekliydiniz, bunun farkındaydınız. Eksik olan tek şey ekip halindetakım çalışması 2 hareket etmenizdi. Oturma planınızı değiştirdiğim günden bu yana tek yaptığım şey size başarmak için takım olmanız gerektiğini hatırlatmak oldu. İlk günlerde yaptığımız birebir görüşmelerde her birinizin anlaşmazlık yaşadığı kişilerle şu an, şu masada birçok şeyi paylaşarak oturduğunu görmek bana tarifi zor bir mutluluk veriyor. Bu süreçte kimileriniz önyargılarını yıktı, kimileriniz ise içindeki kabuğu kırdı. Geldiğimiz noktada, birbiriyle aynı masaya oturmaya bile tenezzül etmeyen bir “topluluk”tan, bir amaç için aynı noktada buluşan, başarıya ulaşmak için motive olan, herhangi birinin hatasını telafi etmek için efor sarf eden ve ona destek olan, birbirini suçlamak yerine anlamaya çalışan, yeni çözümler yaratan bir “takım”a dönüştünüz. Bunu ben değil sizler yaptınız. Bu konuşmayı yapacağım günü hep bekledim. Hepinizin, takım olmanın önemini gerçekten anlayacağınız zamanı bekledim. Ve işte, o zaman geldi. Her birinizin bu konuşmayı çok iyi anladığından eminim. Bu yolda birçok görevi sonuçlandırdınız, birçok çalışmayı önüme getirdiniz. Ama en başarılı çalışmanız bu yemekte oluşan tablo oldu. Sizlere, zorlukları beraber aştığınız için, bir olmayı başardığınız için teşekkür ederim.”

Yemekten 1 ay sonra, firma içerisinde “Ayın En Başarılı Departmanı” ödülüne layık görülmüşlerdi. Sanki firma, Ali Bey, çalışanlar hep bir ağızdan “Eyy takım ruhu, geldiysen bir işaret ver!” demiş, o ruh da bir ödülle işareti çakmıştı. Ödülü aldıkları günü ölümsüzleştirmek adına ekip ve Ali Bey ödülle bir fotoğraf çektirmişlerdi. “Bir” olarak.

Leave a Reply